Okul Öncesi Eğitim
“Okul Öncesi Eğitim” sürecini kapsayan 3 ila 6 yaş, çocukların bütün gelişimsel alanlarda kaydedeceği ilerlemenin en hızlı olduğu ve kişiliğinin temellerinin atıldığı bir dönemdir. Çocuğa yeni öğrenme fırsat ve olanakları hazırlayan çevre, onun gelecekteki özgüveni ve mutluluğu açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak anaokuluna başlamak çocuğun yaşamındaki büyük değişikliklerden biridir. Çocuklar anaokuluna başlayana kadar, ailesinin içinde kurmuş olduğu iletişim ağı bütün hayatını etkilemektedir. Bu nedenle okula yeni başlayan çocuğun anne-babasına büyük ölçüde bağımlılığı devam etmektedir. Ailesi içinde tüm ilgi onda iken okulda 10-15 çocuktan biri olmaktadır. Ailesi içinde sadece dört-beş kişi ile iletişim kurarken okulda çok daha fazla kişiyle iletişim kurmak zorundadır. Karşılaştıkları bu yeni ortamda kaygı duymaları ve çeşitli davranış değişiklikleri göstermeleri oldukça doğaldır. Ebeveynlerin hem kendileri hem de çocukları için bu durumu doğal bir süreç olarak görmeleri oldukça önemlidir. Anaokuluna başlarken yaşanan bu ayrılığın çocuğu olumsuz etkileyip etkilemeyeceği anne-babaların en çok aklına takılan sorudur. Fakat yaşanan bu ayrılık çocukta travma oluşturacak bir durum değil, olumlu gelişme olarak görülmektedir. Ebeveynlerinden ayrılmaları, sosyalleşme isteklerinin doğduğu gelişimsel bir döneme denk geldiği için tehdit ya da travmatik bir yaşantı oluşturmamaktadır. O nedenle çocuğunuzu okula bırakırken vicdan azabı çekmeyin. Bunu onun iyiliği için yaptığınızı sık sık aklınıza getirin.
Çocuğun Gözünden Okula İlk Adım
Bu dönemde çocukların hissettikleri önemsenmeli ve duygularını dile getirmesine yardımcı olunmalıdır. Çünkü ebeveynler gibi çocuğun da aklında okula dair bir takım sorular olmaktadır. ”Neden annem ve babamdan ayrılıyorum?” ”Bütün bu çocuklar kim? ”Öğretmenim beni burada koruyabilecek mi?” ”Annem gidip de, ya geri gelmezse, ne olacak?” “Evin yolunu da bilmiyorum” ”Burada ne yapacağım?” ”Ağlarsam belki annem benimle kalır” Bu düşünceler okula alıştıktan bir süre sonra kaybolur. Kısa bir sürede kaybolmasında anne-babanın rolü oldukça büyüktür. Anne-babalar hem sözel olarak hem de davranışlarıyla bu soruları yanıtlamalıdır. Örneğin; ailelerin, çocuklarına her sabah okula gitmeden önce, okulda neler yapacaklarını anlatmaları korkuyu ve belirsizliği azaltacaktır. “Oyun oynayacaksın, şarkı söyleyeceksin, bahçeye çıkacaksın ve yemek yedikten sonra, biz gelip seni alacağız. ”Kimi durumlarda ise çocuklar alışma dönemi içerisinde bu soruların yanıtlarını yaşayarak daha iyi almaktadır. Örneğin; “Annem ya beni almaya gelmezse” gibi bir düşünceyi her çocuk okulun ilk günlerinde yaşar. Sözel olarak açıklasanız dahi ancak onu almaya geldiğinizde ve bu durum bir rutine bindiğinde gerçekten rahatlar, artık bu sorunun üstüne bir çizgi çizer. O yüzden özellikle okulun ilk günlerinde çocuğun tam vaktinde alınması çocuklarda kaygıyı azaltmaktadır. Eğer çocuk bu soruların yanıtlarını net alamazsa, örneğin, onu okula bırakırken anne-babanın beden duruşunda ya da ses tonunda bir endişe görürse muhtemelen çocuk bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Okula alışması düşünceleri netleşene dek devam edecek ve okula uyumda zorlanacaktır. Ailelerin konuşurken seçtikleri sözcükler ve beden dilleri alışma döneminin önemli kilit noktalarıdır. O nedenle çocuklar kadar ailenin de okula alışma dönemine hazır olması gerekir. Anaokuluna başlayan çocuklarda; iki farklı davranış kalıbı ortaya çıkmaktadır.Bunlardan ilki okula başladıkları ilk günlerde gözlemlenmektedir. İçe kapanma, etkinliklere katılmama gibi... Diğeri ise okula başlar başlamaz ortaya çıkmamakta, genellikle ortalama ikinci ay içinde kendini göstermektedir. Bir süre sonra onun da şiddetinde azalma görülür. Uyumda zorluk yaşayan çocuklar için bu
süreci uzatan, altta yatan nedenleri bulabilmek adına aile ve öğretmenin okul psikoloğu ile işbirliğine geçmesi; ebeveynlerin kademeli uzaklaştırma adı verilen program ile okuldan yavaş yavaş uzaklaşması önerilmektedir.
Okula Uyumu Zorlaştıran “Ailevi Etkiler
Çocukların okula alışma döneminde günlük yaşantılarında herhangi bir farklılığın olmaması sağlıklı olacaktır. Örneğin; taşınma, oda değişikliği, bakıcı değişikliği gibi durumlar okula başlama dönemine denk gelmemelidir. Yanı sıra tuvalet eğitimi ,yalnız yatmaya başlama gibi eğitimler biraz ertelenmeli, çocuğun olağan rutini bozulmamalıdır. Çünkü okula başlamak onlar için yeterince büyük bir değişikliktir.
• Aile yoğunluğu nedeni ile çocuğun ilk günler okuldan geç alınması
• Annenin hamile olması veya kardeşinin yeni doğmuş olması
• Anne-baba arasında problem olması veya çocuğun anne-babasının ayrılacağına dair korku ve düşüncelerinin olması.
• Anne ya da babanın hasta olması
• Çocuğun onun için önemli veya bağımlı olduğu bir nesneyi bırakmasının istenmesi
• Tatil seyahatleri, yabancı yerlere sık gidilmesi ve sonucunda uyku düzeninin bozuk olması
• Çocuğun çevresinde olan pek çok stres kaynağı.
• Ebeveynlerin, iş nedeniyle sık sık ayrılığı
Anne-Babanın Kararlı ve Tutarlı Olması Gerekir!
Çocuk: “Ben okula gitmek istemiyorum. Yemekleri hiç güzel değil. Evde kalmak istiyorum.” Baba: “Haklı bence, daha yeni iyileşti zaten bugün gitmesin.” Anne:“Okula giderse birçok şey öğrenir bence gitmeli.” gibi bir tablo özellikle çocuğun yanında yaşanırsa çocuk okula gitmeme konusunda daha şiddetli tepkiler verecektir. Anne-baba olarak fikir birliğinde olunmalıdır. Okulun kapısında dahi ebeveynlerin çocuğun okulda kalması konusunda kararlı davranmaları, görülen büyük bir problem yoksa çocukların gözyaşlarına teslim olmamaları gerekmektedir. Çünkü her çocuk kimi zaman size küçük tuzaklar kurabilir. Baba çantasını çocuğa uzatırken; Anne: “Baban ve ben işimize gidiyoruz . Seni de okulunda bekleyen öğretmenin ve arkadaşların var. Grup faaliyetleri içinde sana ihtiyaçları olduğunu sanıyorum. İstersen artık yola çıkalım. Hafta sonu için de sana sürpriz programımız var.” gibi bir yaklaşımı daha doğru olacaktır.